Hemşirelik Felsefesi
HEMŞİRELİK FELSEFESİ
Hemşirelik, birey ya da toplumun sağlığının tehlikeye düştüğü durumlarda, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak, iş ve kişiler arası ilişkilerde denge sağlamada görev yüklenir. Hemşire bu görevi yaparken kişiler üzerinde baskı yapan uyaranların tepkisini azaltma, hastanın fiziksel ya da psikolojik çevresinin yönetimi, uyum ve savunma mekanizmasının korunması ve desteklenmesi süreci içine girer. Hemşirelik felsefesi geliştirirken bu temel öğeler göz önünde bulundurulmalıdır.
Hemşirelik bireylere ve ailelere verilen bir hizmettir. Bu nedenle toplumsal bir kurumdur. Toplumsal sorunlar ve yapılar sürekli değiştiği için hemşirenin işlev ve rolleri de değişmektedir. İşlev ve roller değişmesine karşın, hemşirelik hizmetleri toplumun temel gereksinimlerine yanıt verme ilkesini sürekli olarak korumalıdır.
Hemşirelik felsefesi ilkeleri;
- Hemşirelik mesleği topluma hizmet götürme işlevinde diğer sağlık meslekleri ile sıkı bir iş birliğine inanır.
- Hemşirelik, bireyin kendine özgü özellikleri, kişiliği ve bütünlüğü içinde hak ve mahremiyetine saygı duyar.
- Hemşirelik, sağlıktan sapmalar olduğunda bireyin optimal sağlık bakımı almaya hakkı olduğunu savunur.
- Hemşirelik, bireyin sağlıklı ortamda yaşamaya hakkı olduğuna inanır.
- Hemşirelik kendine özgü bilgi ve olguları içeren bağımsız bir sağlık disiplinidir.
Hemşirelerin, profesyonel gelişimini sağlaması için yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda hemşirelik felsefelerini oluşturmaları ve benimsemeleri gerekir.
HEMŞİRELİKTE ETİK İLKELER VE DEĞERLER
Etik, insan davranışlarında neyin iyi, kötü, doğru ve yanlış olduğunu belirlemeye çalışan bir felsefe dalıdır.
Değer, belirli bir düşünce ya da davranışın kıymeti hakkındaki inançtır. Hemşirelikte değer, diğer insanlara yardım sağlamakla beraber, profesyonel yargıları ve teknik becerileri de kapsar. Hemşirelik uygulamaları birçok karar vermeyi gerektirir. Bu kararlar hemşireden hemşireye değişiklik gösterir. Çünkü kararlar değerlere dayanır. Her bireyin değerleri farklı olduğu için kararları da farklı olur. Ancak hemşirelerin kişisel değerlerinin yanı sıra mesleki değerleri de vardır. Önemli olan hemşirelik uygulaması kararlarının mesleki değerlere dayandırılmalıdır. Hemşire hastanın ve sağlık ekibinin değerlerinin farkında olmalı ve hastaya zarar verecek değerlerin değiştirilmesinde etkin rol almalıdır.
Etik kavramının bütün meslek dallarında uygulamaya geçilmesi ile her mesleğin kendine özgü etik ilkeleri belirlenmiştir.
Hemşirelikte Etik İlkeler;
- Zarar vermeme: Zarardan kaçınma,zararlı etken ve koşulları ortadan kaldırma ve önlemeyi içerir.
- Yarar sağlama: İyi olanın yükseltilmesidir.
- İnsan onuruna saygı: İnsanın yaşamına, haklarına, duygu ve düşüncelerine, başkalarına zarar vermediği sürece davranışlarına ve onuruna saygılı olmayı ifade eder.
- Adalet: Tedavi ve bakımda kullanılan araç gereç-donanım kaynakları, kişilerin yetki, yetenek ve yeterlilikleri hatanın bireysel gereksinimleri belirlenerek, eşitlik ilkesine uygun dağılımın sağlanmasıdır.
- Dürüstlük: Etik ve manevi olarak prensip sahibi olmaktır.
- Doğruluk: Hasta ile ilgili yapılan uygulamalarda doğru kayıt tutulmalı.
- Güvenilirlik: Bireye ait bilgilerin saklanması, gerçeği söylemedir.
- Otonomi: Kendi kendine karar verme becerisidir.
- Sadakat: Bireyin kendisi dışında birine inanma, sadık kalma ve ahlaki ilkeler doğrultusunda hemşire hasta ilişkisinin yarattığı güven duygusudur.
Uluslararası Hemşirelik Konseyi (ICN) ’nin Hemşirelik Etik Kuralları
Hemşirenin Temel Sorumluluğu Dört Bölümde Toplanır:
- Sağlığı yükseltmek
- Hastalığı önlemek
- Hastalığı iyileştirmek
- Acıyı dindirmek
Hemşireliğe duyulan gereksinim evrenseldir. İnsan yaşamına, onuruna ve haklarına saygı hemşirelik kavramı içinde yer alır. Hemşirelik; milliyet, ırk, inanç, renk, yaş, cinsiyet, siyasi veya sosyal durum farkı gözetmez. Hemşireler, hizmetlerini kendileri ile ilgili diğer gruplarla birlikte birey, aile ve topluma yöneltirler.
Hemşireler ve İnsanlar
Hemşirenin temel sorumluluğu, hemşirelik bakımına gereksinimi olana yöneliktir.
Hemşire, bakım verirken bireyin değerleri, gelenekleri ve inançlarına saygı duyulan bir ortam sağlar.
Hemşire, bireysel bilgileri saklar ve bu bilgileri paylaşmak gerektiğinde buna, kendisi karar verir.
Hemşireler ve Uygulama
Hemşire, hemşirelik uygulamalarının bireysel sorumluluğunu taşır ve öğrenimine devamla yeteneğini geliştirir. Hemşire, hasta bakım standardını, içinde bulunduğu özel durumlarda bile olabildiğince yüksek düzeyde tutmaya çalışır. Hemşire, sorumlulukları üslenme ve vermede bireysel yetisine göre karar verir. Hemşire, profesyonel kapasitede etkinlik gösterirken, her zaman mesleğin saygınlığını yansıtan bireysel davranış standartlarını korumalıdır.
Hemşireler ve Toplum
Hemşire, toplumun sağlık ve sosyal gereksinimlerini karşılamak için girişilen etkinliklerin sorumluluğunu diğer vatandaşlarla paylaşır.
Hemşireler ve İşbirliği Yaptığı Bireyler
Hemşire, hemşirelik etkinliklerinde ve diğer alanlarda kendinden başka görevlilerle ortaklaşa yardım için ilişki halindedir. Hemşire, diğer bir görevlinin bakımı sırasında, hasta bireyin yaşamının tehlikeye girdiği durumlarda uygun önlemleri alır.
Hemşireler ve Meslek
Hemşire, hemşirelik uygulamasının ve hemşirelik eğitiminin istenilen standartlara ulaşmasının belirlenmesi ve yerine getirilmesinde önemli rol oynar. Hemşire, mesleksel bilgi özünün geliştirilmesinde etkin rol oynar. Hemşire, mensubu olduğu mesleksel örgütü aracılığı ile hemşireliğin sosyal ve ekonomik çalışma koşullarının dengeli bir şekilde yürütülmesi çabalarına katılır.
DÜNYADA VE TÜRKİYE DE HEMŞİRELİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ
I. DÜNYADA HEMŞİRELİK
En eski sağlık mesleklerinden biri olan hemşireliğin doğuşu ilkçağlara dayanmaktadır. Hemşireliğin tarihi, kadının sağaltıcı(şifa verici) rolü ile başlamıştır. İlkçağlarda hasta ve düşkünlere yardımla başlayan hemşirelik hizmetlerinin Ortaçağ Avrupası’nda klisenin bünyesinde ve korumasında olması ve hemşirelik hizmeti verenler arasında din görevlilerinin çoğunlukta olması o dönem için hemşireliğin “kutsal”, hemşirelerin ise “melek” olarak adlandırılmasına yol açmıştır.
Dünyada hemşireliğin tarihsel gelişiminde savaş ve doğal afetler gibi olaylar etkili olmuştur. Rönesans ile Avrupa’da, Amerikan Devrimi (1775-1783) ile Amerika’da tıbbi gelişmeler artmıştır. Bu gelişmelere pek çok iç savaşın, Kırım Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nın da etkisi olmuştur.
Modern anlamdaki hemşireliğin de Kırım Savaşı (1854-56) sırasında, Florance Nightingale (1820-1910) ile başladığı kabul edilmektedir. F. Nightingale rahibelerden ve sivil hastanelerdeki kişilerden seçilen 38 kişilik bir hemşire kafilesi 1854 de İstanbul’a gelmiş ve disiplinli çalışmaları neticesinde ölüm oranını %42’den %2’ye düşürmüştür.F.Nightingale ’ in yaralı ve hastalara bilgi ve şefkatle bakması onun efsaneleşmesine neden olmuştur. 1855 yılında F.Nightingale Kırım’da iken başarısından dolayı İngiltere’de isminin verildiği ilk modern sivil hemşire okulu Londra’da 1860 yılında açılmıştır. 1873 de Bellevue’de açılan hemşirelik okulu mezunlarına lisans derecesi verilmesi izlemiştir. 1887 yılında İngiliz Hemşireler Cemiyeti kurularak organize olunmuştur.
Hemşirelik eğitim standartlarını yükseltmek ve hemşireliğin ahlaki prensiplerini korumada dünya hemşireleri ile işbirliği yapabilmek için İngiltere, Amerika, Kanada, Yeni Zelanda, Danimarka ve Avustralya 1899 yılında Londra’da yapılan bir toplantı ile Uluslararası Hemşireler Birliğini kurmuşlardır.
I. ve II. Dünya savaşları Avrupa’da hemşireliğin gelişiminde oldukça etkili olmuştur.I. Dünya Savaşı başladıktan sonra Amerika, İngiltere ve Fransa’nın müşterek çalışmaları sonucu hemşirelikte ilerleme hızlanmıştır. Hemşireler dayanışma ve haberleşmeyi sağlamak amacı ile Kuzey Hemşirelik Federasyonu, Avrupa Hemşireler Grubu gibi çeşitli topluluklar kurmuşlardır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün çalışmaları ile de hemşirelik eğitiminde büyük gelişmeler olmuştur. Alınan kararlara göre gelişmekte olan ülkeler için temel hemşirelik eğitimi orta okuldan sonra 4 yıl, gelişmiş ülkeler için liseden sonra 4 yıl olması uygun görülmüştür. Diğer önemli çalışma da hemşirelik eğitiminin hastanelerin veya özel kuruluşların değil, devletin milli eğitim politikası içine alınmasını sağlamış olmasıdır.
Amerika Birleşik devletleri’nde 1905 yılında ilk kez üniversite düzeyinde hemşirelik eğitimi Minnesota Üniversitesi’nde başlamıştır. 1920 de İngiliz Kızılhaç’ının öncülüğü ile dünyanın her yerinden gelecek hemşirelere yüksek öğretim sağlamak amacı ile Londra Üniversitesi Hemşire Koleji (College of Nursing) açılmıştır.
Hemşirelik biliminin gelişiminde, önemli bir yere sahip olan hemşirelikte doktora programlarına ilk olarak 1933 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Colombia Üniversitesi Teachers College’de başlanmıştır. Günümüzde bir çok ülkede yaygın biçimde doktora programları devam etmektedir. Amerika, Avrupa, Avustralya, Asya ve Afrika kıtalarında bulunan 30 ülkede yaklaşık 232 hemşirelik doktora programı bulunmaktadır.
II. TÜRKİYE DE HEMŞİRELİK
Osmanlı devletinde hemşirelik eğitimi ilk olarak Meşrutiyet döneminde başlamıştır. Daha önce meydana gelen bazı gelişmelerin bu konuda örnek olduğu da bir gerçektir. 1854 Kırım Harbi sırasında Türk hükümeti tarafından getirtilen Fransız hemşireler Fransız askerlerine bakmışlardır. Florence Nightingale başkanlığındaki İngiliz hemşireler de İngiliz askerlerine hizmet vermek üzere Selimiye Kışlası'na gelmişlerdir. Bu olaylar, Osmanlı devletinde hemşirelik için örnek olmuştur.
Türkiye'de modern hemşireliğin kurucusu olan Dr. Besim Ömer (Akalın) Paşa, 1907'de Londra'da toplanan Uluslararası Kızılhaç Konferansına Osmanlı delegesi olarak katılmış ve toplantının şeref konuğu olan Florence Nightingale ile tanışmıştır. Hemşireliğin bir meslek olduğunu, branşlara ayrıldığını ve mesleğin gereğini çok iyi anlamış olan Besim Ömer Paşa, ilk kez 1911’de İstanbul’un tanınmış ailelerine mensup hanımefendilerini derslerini kendisinin verdiği “Gönüllü Hastabakıcılık Kursu” na çağırmıştır.
Besim Ömer Paşa'nın şahsi gayretleri sonucunda hemşireliğe İstanbul'un kültürlü çevrelerinden de ilgi olmuş, Bursa ve İstanbul’da kurslar açılmıştır. Münire İsmail, Kerime Salahor, Safıye Hüseyin v.b. Böylece, 6 aylık kurstan sonra ilk defa Balkan Savaşı(1912) ve Çanakkale Savaşı (1915-16), I.Dünya Savaşı sırasında Müslüman Türk kadınlarının hasta bakımına katılmaları mümkün olmuştur. Bu nedenle 1912 yılı, ülkemizde hemşirelik mesleğinin başlangıcı kabul edilmektedir.
Türkiye’de ilk defa 1920 yılında, Amiral Bristol Hastanesi’ne bağlı hemşire okulu açılmıştır. Eğitim süresi başlangıçta 2 yıl 6 ay iken, daha sonra 3 yıla ve 1957 de 4 yıla çıkarılarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanarak meslek lisesi denkliği kazanmıştır.
Cumhuriyet Döneminde açılan ilk hemşire okulu, Kızılay Hemşire Okulu'dur (1925). Eğitim süresi iki yıl üç ay olan bu okula başlanğıçta kabul şartı, okur-yazar olmak iken; 1936 yılında bu okula, ortaokul mezunları alınmaya başlanmıştır. 1946 yılında Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı, bünyesindeki yataklı tedavi kurumlarının ihtiyacını karşılamak üzere Sağlık Meslek Liseleri (SML) açılmıştır. Ortaokul mezunlarını alan bu okulların eğitim süresi 1958 yılına kadar 3 yıl, 1958'den sonra 4 yıl olmuştur.
Bunu izleyen yıllarda hemşirelikte okullaşma yavaş gelişmiştir. İlk askeri hemşire okulu Ankara’da 1939 yılında Milli Savunma Bakanlığı’nca açılmış, 1947 yılında parasal sorunlar nedeniyle kapatılmış, 1972 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisinde TSK Sağlık Meslek Lisesi olarak açılmış ve 1995 yılında kapatılmıştır.
Hemşirelik Yüksekokulları Ülkemizde üniversite düzeyinde ilk Hemşirelik Yüksekokulu 1955 yılında Ege Üniversitesi’nde açılmıştır. Ege Üniversitesi’nde açılan Hemşirelik Yüksekokulu'nu (HYO) 1961 yılında Ankara'da Hacettepe, İstanbul'da Florance Nighingale Hemşirelik Yüksekokulları izlemiştir. Bu okulların hemşirelik eğitiminin ve hemşirelik mesleğinin gelişmesine önemli katkıları olmuştur. 1982 yılında Atatürk ve Cumhuriyet Üniversiteleri Hemşirelik Yüksekokulları açılmıştır. 1985 yılında "Muvazzaf Askeri Yüksek Hemşire" yetiştirmek üzere Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hemşirelik Yüksekokulu açılmıştır.
Ülkemizde ilk kez Hacettepe Üniversitesinde 1968 yılında başlayan Hemşirelikte Yüksek lisans ve 1972 yılında Doktora programlarını ilerleyen yıllarda diğer hemşirelik yüksek okulları izlemiştir.
1985 yılında eğitim süresi 2 yıl olan sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları “hemşirelik programları” açılmıştır. 1995'de Yüksek Sağlık Şurasında alınan kararla, hemşirelik eğitiminin sadece üniversitelerde sürdürülmesine karar verilmiş, böylece hemşirelik eğitimi verilen Sağlık Meslek Liseleri ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulları, Sağlık Yüksekokullarına dönüştürülmüştür. Günümüzde 14 Hemşirelik Yüksekokulu, 72 Sağlık Yüksekokulun da lisans düzeyinde “hemşirelik-hemşireliğe eş değer sağlık memurluğu” eğitimi verilmektedir.
2 Mayıs 2007 tarihine kadar Türkiye de hemşirelik hizmetleri 1954 tarih 6283 sayılı hemşirelik kanunuyla yürütülmüştür. Bu kanunda hemşirelik, lise düzeyinde bir eğitimle kazanılan, görevlerinde hekime bağımlı, kadın mesleği olarak tanımlanmıştı ve günümüz koşullarına uymamaktaydı. “Hemşirelik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin yasalaşması için 1992 yılında başlayan çalışmalar nihayet 2 Mayıs 2007 sonuç vermiştir. Yeni hali ile yasada; eğitimin farklılığının ortadan kaldırılması, cinsiyet ayrımına son verilmesi, meslekte uzmanlaşmanın tanımlanması gerçekleşmiştir.
Hemşirelerin değişen rol ve sorumlulukları, belirli bir alanda uzmanlaşma ve çalışmaları beraberinde özel dal hemşireliği kavramını gündeme getirmiştir. Günümüzde hemşireler pek çok alanda özel dal hemşiresi olarak çalışmaktadırlar.